I have never seen a Dardenne Brothers movie before, this was the first, but I've decided to watch soon the other Dardenne Brothers movies that are waiting aside. Le Gamin au Vélo (The Kid with a Bike) is far away from exaggeration, a realistic, emotionally charged, saddening film. It shared the Grand Prix in 2011 Cannes Film Festival with Nuri Bilge Ceylan's Once Upon a Time Anatolia.
Daha önce hiç Dardenne Kardeşler filmi izlememiştim, bu ilk oldu. Ama diğer filmlerini de çok bekletmeden izlemeye karar verdim. Le Gamin au Vélo (The Kid with a Bike) abartıdan çok uzak, gerçekçi, duygu yüklü, iç burkan bir film. 2011 Cannes Film Festival'inde Büyük Ödül'ü Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da'sıyla paylaştı.
The movie leaves us alone with a desolated child: Cyril. He is not getting tired for a moment, trying to understand the world of adults, looks to the life with the purity of a child. Cyril is very simple hearted, but has been convicted to lovelessness by his father. He is desolated. His father is a man that doesn't even carry the maturity of Cyril.
Film bizi terk edilmis bir çocugun yalnızlıyla başbaşa bırakıyor: Cyril, yılmıyor, büyüklerin dünyasını anlamaya çalışıyor, bir çocuk saflığıyla hayata bakıyor. Cyril çok temiz kalpli, ama babası tarafindan sevgisizliğe mahkum edilmiş, terkedilmiş. Babası deseniz Cyril'in olgunluğunu bile taşımayan bir adam.
Cyril can be considered, in a sense, "lucky". Samantha (performed by Cecile de France), who lives in the neighbourhood, protects him. She takes him from the orphanage, where he's left by his father, and hosts him at her place during the weekends. She becomes his window to the outside world. Being unprotected and desolated, Cyril is dragged to other dangers in the streets. He is traveling around with his bike all the day. Cyril is looking for someone, someone who can love him, who can care him...
Cyril bir bakıma "şanslı" sayılabilecek bir durumda. Çevrede oturan Samantha (Cecile de France) onu bir bakıma himayesi altına alıyor. Babasının tarafından konduğu yetimhaneden onu haftasonları alıp kendi evinde konuk ediyor, dış dünyaya açılan penceresi oluyor bir bakıma. Korumasızlığı veterk edilmişliği onu sokaklarda başka tehlikelere sürüklüyor. Tüm gün boyunca bisikletiyle oradan oraya dolaşıyor. Cyril birini arıyor, onu sevecek, koruyacak...
The movie also became a good occasion for the discovery of a young actor: Thomas Doret. I think the power to keep this movie strong was the choice of this little actor. If another actor was chosen, it feels like the movie will end up as another movie. Thomas Doret was apparently the fifth kid that Dardenne Brothers saw during the casting of the movie. When the simplified version of the first scene of the movie is given to him, Thomas expertly carries out his role. Dardenne Brothers immediately realize that they found Cyril. Thomas is definitely qualifies his character. He wraps himself in the character, the movie comes into existence with him.
Film minik bir aktörün keşfine de vesile olmuş: Thomas Doret. Filmi ayaklarının üzerinde tutacak güç bence bu aktörün seçiminde kilitleniyor, yani baskası olsa sanki film başka bir film olup çıkacak. Thomas Doret, Dardenne Kardeşler'in oyuncu seçimlerinde gördükleri 5. çocukmuş. Filmin ilk sahnesinin basitlestirilmiş halini eline vermişler, Thomas altından ustalıkla kalkmış. Dardenne Kardeşler, Cyril'i bulduklarini anlamiş. Thomas kesinlikle karakterin hakkını veriyor. Karakterin içine giriyor, film onunla vücut buluyor.